30 Mart 2007

In my dreams I'm dying all the time

Okuldaydık. Manzarada oturuyoduk ama manzara farklıydı.. Aşağısı uçurumdu ve bittiği yerde plaj vardı. Hava yağacak gibiydi. Birden, fırtına olmadığı halde denizde hortum oluşmaya başladı.. İnsanlar da kaçışıyordu; bense ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Yanımda annem ve babam da vardı.. Annem ne yaptı bilmiyorum ama ben babamı alıp Washburn Hall (İB Binası) 'a doğru koşmaya başladım. Yolda giderken de babama "Bu bina 100 yıllık. Bunca sene birşey olmadıysa, hortumdan da zarar görmez." dedim. Neden sonra Washburn Hall'daydık.. Duvarlar sarsılmaya başladı.. İşin garibi pencereler kırılmıyordu ve dışarıda dünyanın tersine döndüğünü görebiliyordum. Havada uçuyor gibiydik baş aşağı bir vaziyette.. Herşey bittikten sonra kapıdan dışarı çıktığımızda, denizin ortasında kumdan bi adacık üzerinde Washburn Hall ve biz, kıyıdan bize el sallayan anneme şaşkın şaşkın bakıyorduk.. Kimseye birşey olmamıştı ama babam ve ben, bilinmeyene doğru sürükleniyorduk..

Sonra bir şey oldu ve ben kendimi bir sınıfta buluverdim. Sınıf çok küçüktü, bir ilkokul sınıfı gibi.. Tahtada Hrant Dink'in kocaman bir fotoğrafı asılıydı.. Sıralarda yakınları olduğunu tahmin ettiğim insanlar vardı. Hrant Dink'i anma günü gibi birşeydi.. Ben durmadan ağlıyordum.. Gözlerimi kurulayamaz olmuştu ellerim. Derken öğretmen masasının oradaki kadın "Bugün Hrant Dink'i son kez anıyoruz. Posterini indiricez artık.." dedi. Okul forması içinde küçücük bir erkek çocuğuna verdiler bu görevi.. Postere doğru yavaşça ilerken, ne olup bittiğinden tabi ki habersizdi.. "Karala!" diye bir komut geldi orta yaşlı bir adamdan.. Çocuğun eline tükenmez kalem tutuşturdu bir adet. Oyun sanıyordu bunu o küçücük eller.. Ben artık hıçkırıklara boğulmuştum.. Bir şey söylemek istiyor, fakat sesimi çıkaramıyordum. Çocuk posterin önünde durdu. Kalemi posterin bir noktasına doğru uzatırken kadınlardan birisi "Çizmeeee!" diye haykırdı. Çocuk korkmuştu. Onu denemek için yapılmıştı demek bütün bunlar. Birisi çocuğu kucaklayarak arka tarafa doğru götürdü. Posterin üstünde küçük bir noktacık vardı.. Bense diğer konuşmacıları dinleyemeyecek kadar bitkin düşmüştüm ağlamaktan. Çocuğa yaptıkları şeyden dolayı da psikopat olduklarını düşünüyordum..

Derken yatağımdaydım. Yarı uyanık... Kapıya doğru bakıyordum birinin gelmesini beklercesine.. Derken çok uzun boylu, uzun kızıl saçlı bir genç adam içeri girdi.. Katil kılıklıydı.. Ben avazım çıktığı kadar bağırmaya çalışsam da başaramadım.. Boğazımı sıkmaya başladı.. Nefessiz kaldığım süreye bakılırsa ölmüş olmalıyım.. Uyanmışım.. Saat 13.32.. Tebrik ederim! 10 saat uyku sınırını aşarak bir güne daha migren ağrısıyla başlama hakkı kazandınız.. Tadını çıkarın!

Not: Blogum sayesinde tanıştığım ilk insan olan Elsa'ya burdan öpücükler yolluyorum.. Çok tatlı bir tanışma oldu =)

-Sen Günsu'sun, Zat-ı Şahane!

- Evet?!

-Ben Elsa

-Aaa merhaba!

Evet ben Günsu, çok şahane bir insanım.. Öyle şahaneyim ki akşama kadar uyur, saçma sapan rüyalar görürüm.. =)

18 Mart 2007

Ben yalnızım, ben yalnızım, yalnızım..

Annemin de gidişiyle ev bayaa bi sessizleşti.. Koskoca evde tek başıma kalakaldım.. Bi hüzün çöktü içime.. Kendimi Radiohead'e verdim ben de.. Amnesiac, Kid A,... ne bulduysam dinledim.. Bi de üstüne Edip Cansever ekledim.. BNLM 101 (bunalıma giriş) oldu..

"Ah güzel ahmet abim benim
gördün mü bak
dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
ve dağılmış pazar yerlerine memleket
gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
gelse de
öyle sürekli degil
bir caz müziği gibi gelip geciyor hüzün
o kadar çabuk
o kadar kısa
işte o kadar..."*

Herkesin bir Ahmet Abi'si olmalı...

*Mendilimde Kan Sesleri , Edip Cansever

11 Mart 2007

Shine On You Crazy Diamond vs Blood Diamond

Bu alemde Melis bile bloguna yazdıysa, bizim yazma vaktimiz geldi de geçiyor demektir.. Ah bilseniz başıma neler geldiğini.. Baktım da hep bi hastalık anlatmışım blogumda.. Hastalık hastası mıyım ne? Bu sefer ne oldu? Salaklık parayla değil ya, sen kalk Süpermenlik yap, 19 lt damacanayı kaldır.. 4 gündür yatıyorum yaa bunalgül oldum :S "Bu şarkılar da olmasa, telefonlar çalmasa, arkadaşlarım aramasa durmam bi dakka.."

Bi de sevgilim var.. Gelip bana yemekler yaptı.. Saolsun.. Çok seviyorum ben onu.. Ama benim sevgilim, Pırıl'ımın deyimiyle "Yasin The Guy" dizikolik oldu. Ne yapmam lazım bilemedim.. En romantik lafı "Aşkım seninle 'Rome' izleyelim mi?" oldu.. Tanrı Aşkına!! =)

"Shine On You Crazy Diamond"ı dinliyorum günlerdir. Pink Floyd'un The Wall'undan başka birşey bilmeyen ben (Bi de Wish You Were Here var tabii) bayıldım bayıldım.. "Yeni mi öğrendin?" diyecekler olacaktır ki bu normaldir bana "shame on you Günsu" diyebilirler..

"Blood Diamond"ı izlediniz miii? Ben çok etkilendim, size de öneririm.. Bi de bi de (Yasin duymasın) Leonardo Di Caprio yaa.. Bi insan yıllandıkça bu kadar mı güzelleşebilir?

Bi sürü şarkı sözü yazmak geldi bloguma, yazmadığım süre zarfında.. Ama Kerem Bey kızar diye yapmadım.. Sevmiyomuş ööle bloglarda şarkı sözlerini.. =)

Peki benim elim yoruldu Melis? =)

NOT: Jukebox dinleyiniz, Burn içiniz!! ;)