25 Kasım 2006

Aile Yemeği

Perşembe günü hava çok güzeldi.. Nasıl yaptık bilmiyorum ama hepsi farklı yerlerden gelen 7 kişi Bebekte toplandık ve 15.20 vapuruna binerekten bizim eve geldik.. Yemekler yaptık, içki içtik, şarkılar söyledik.. Gelenlere tekrar çok teşekkür ediyorum ve yine bekliyorum.. Bir kez daha iyi ki Boğaziçi'ni kazanmışım dedim.. İyi ki böyle dostlarım var.. Hepinizi çoooook seviyorum!!!

NOT: Bi de Jukebox dinleyebilseydik ne güzel olurdu.. Maalesef zeki Egecan und ben und Ilgın nüfus cüzdanlarımızı unuttuğumuz için içeri alınmadık.. :( Benimki olsa da pek fark etmezdi ya hoş... :)




Böyleydi işte.. Herkes mutfaktaydı.. Emir Bey ve Ilgın Hanım da bir hatıra fotoğrafı çektirdiler..



Erdinç Can Bey.. Severim kendisini ;)



Egecan Bey kameralardan rahatsız oldu..



Emir Bey ve Ilgın Hanım :)



Moris'ciğim ve Egecan Bey



Bu da masamız efenim.. Melis Hanım P.Sleri olduğu için geç kaldılar.. :(

23 Kasım 2006

Benim Yeğenim Oldu

Seni anlatmak ne zor.. Eskiyi hatırlamak.. Simgeler var zihnimde.. Kesik kesik görüntüler.. Yok, yaşlılıktan değil, çok şükür gencim ama amnezi var birazcık; çocukluğumu hatırlayamıyorum..

Seninle bebekken tanışmışız.. Benim hafızamda patlamış mısır kalmış, bir de o dönem Show Tv'de her akşam yayınlanan dandik korku filmleri.. Evde yalnızken duş alamamamın sebebi bil ki sensin.. Bacak kadar çocuğa o korku filmleri izletilir mi allah aşkına?

Sonra sen Casino'da çalışıyordun bi ara.. Bana Black Jack öğretmiştin.. Sürekli oynardık benim elimde bozukluklar.. Sabahlara kadar kumar..

L-Manyak okurduk bir de.. Zıçan Adam mı istersin, Ezik Şarkıcı Altuğ mu? Bir de Şero vardı tabii ki.. Birbirimize bile Şero diye hitap eder olmuştuk..

Sonra Denizli'ye gidiverdin.. Bok mu vardı Denizli'de anlayamamıştım.. İstanbul'da okul mu yoktu.. Ben yalnız kaldım o zaman ve inan seni çok aradım..

İstanbul'a dönüşün muhteşem oldu.. Bir araban vardı artık okulu bitirmiştin.. E ben de büyümüştüm artık canım.. L-Manyak'ın yanında bira iyi gider olmuştu.. Hele bi de Nakkaştepe'deki Yeditepe Restoran'a gittiysek, deymeyindi keyfimize..

Çalışmaya başladın.. Çok iş değiştirdin, beceremedin.. İngiltere'ye gidicem diye tutturdun sonra.. Tuttuğunu koparan bi insansın.. Onu da başardın.. Ben yine yalnız kaldım..

Telefonda konuşurken hep "sevgilin var mı?" diye sorardın.. Benim cevabım bazen evet olurdu bazen hayır ama senin hep olurdu sevgilin.. Çamaşır değiştirir gibi sevgili değiştirirdin..

İngiltere'de de buldun bir sevgili.. Master'ı bitirdin İstanbul'a geldin.. Sonra o sevgilinin peşinden Avustralyalara kadar gittin.. Şimdi farkettim ki beni ne çok bırakıp gitmişsin..

Sonra ne oldu? O çocukla evlendin, çocuk doğurdun.. Adını da Tahlia koydun.. Peki ben ne olucam?

Dedim ya seni anlatmak ne kadar zor.. Seni sorana "ablam" derdim eskiden.. Annem sana ablalık etmiş, sen bana.. Şimdi sorunca anlatamıorum insanlara senin benim için ne olduğunu.. Ben senin çocuğuna ablalık edemeyeceğim.. Zincir burada kırılıyor sanırım..

GAP polarlar, siyah topuklu çizmeler, dar kotlar var senden hatıra.. Ama ben artık büyüdüm be Tuğba.. Senin gibi de değilim.. L-Manyak da okumuyorum artık.. Anlamsız geliyor sen olmayınca..

Son bir şeyi daha farkettim:Sesini aylardır duymadığımı.. Ama sen de biraz fazla büyüdün baksana "anne" oldun.. Peki ben ne olucam?

15 Kasım 2006

Vasiyet

Bgn bi yakınımı kaybettim.. Bir kez daha farkettim ki hayat kısa.. Haziran ayında Çeto gitti.. Geçen sonbaharda eniştem.. Yılmaz gideli 7-8 yıl olmuştur.. Herkes birer birer gidiyor.. Onlar gittikçe anlamsızlaşıyor hayat.. Sıkı sıkı sarılacağıma bırakasım geliyor içine sıçtığımın hayatını.. Bu aralar iyi bi modda olmadığım açık.. Bi de üstüne nezle oldum.. Gözüm, burnum sel gidiyo.. Allah gecinden versin ölüp gidersem, benim için çok önemli 2 şey var biline:

1) Nakkaştepe'deki mezarlığa gömülmek istiyorum.

2) Mezarımın başında Radiohead'den bişeler çalınacak.

NOT: Gördüğünüz üzere çok masraflıyım.. Kusura bakmayın..

12 Kasım 2006

"Eve Dönüş"

Biz Özal gençleri araştırmadığımız sürece bilmeyiz 80 darbesini ve bu darbenin insanlar üzerindeki etkisini.. Hepimiz politika üzerine konuşuruz halbuki bi bok bilmeyiz bu konuda.. Kimimiz sağcıyızdır kimimiz solcu ama sağcılık ne demektir solculuk ne demektir bilmeyiz.. Biz moda konuşuruz müzik konuşuruz, chat yaparız ama elimize bir kitap alıp da bu ülkede ne olmuş diye okumayız.. Gazete okuduğumuzu sanarız ama dedikodu ve spor sayfaları dışındakilere bakmayız.. Zaten okuduğumuz gazeteler de "gazete" değildir çoğunlukla.. Biz 50'lerde 60'larda doğanların çocuklarıyız.. Ülkenin en sancılı döneminde yaşamış insanların çocukları.. Kimimizin annesi babası cezaevlerinde yatmış, işkence görmüş; kimimizinki de hiç bulaşmamış bu işlere.. Komik, eski solcuların çocukları şimdi sağcı olmuş, sağcılarınkiler de solcu..

Ömer Uğur'un "Eve Dönüş" filmi 12 Eylül'ün "sıradan" insanların hayatında bıraktığı izleri anlatıyor. Filmde Mehmet Ali Alabora, Sibel Kekilli, Altan Erkekli, Perihan Savaş ve Erdal Tosun gibi önemli oyuncular var. Ben filmi izledikten sonra haketmediğini düşünsem de Sibel Kekilli bu filmleki rolüyle En İyi Kadın Oyuncu dalında Altın Portakal kazandı.

Filmde işkence sahneleri oldukça gerçekçi bir şekilde verilmiş ve insanı derinden etkiliyor; izlerken sinirleriniz bozuluyor.. Film, "Babam ve Oğlum"un aksine politikaya hiç bulaşmamış bir insanın darbede yaşadıklarını anlatıyor. Ayrıca benim gibi "Babam ve Oğlum"u izlerken hüngür hüngür ağlamış iseniz, merak etmeyin; bunda öyle olmuyor..

Sizin motto'nuz "Tek Yol Devrim" midir, "Dünya Türk Olsun" mudur bilmem ama "Eve Dönüş"ü izlemenizi şiddetle tavsiye ederim.. Bundan böyle daha çok 12 Eylül filmi çekilmesi ve uyuyan halkımızın bazı gerçeklere uyandırılması dileğiyle..

NOT: Bu yazıdaki yargılar tamamen 80 sonrası gençliği için bir genelleme niteliğindedir.. Siz bu konularda bilgi sahibi iseniz eğer üstünüze alınmayınızdır, ne mutlu sizedir!

09 Kasım 2006

Aman Hadi Kalk Kaynaşalım Kız!!!

Kenan Doğulu bugün muhteşemdi.. Yeniler, eskiler karışık söyledi ve bizleri mest etti.. Seviyoruz kendisini.. Bi de çok güzel giyinmişti yaa.. Aşık oldum adama!!!

NOT: Zat-ı Şahane'nin uyuması gerek.. Erdinç ve Egecan Beylerin 1.Erkek Yurdu Projesinin detayları ve Emir Bey'in yaşadığı zor anlar için yarını beklemeniz lazım..

NOT2: Linguistic ve Şemsiye desem anlarsınız diye umuyorum... =)

-Bu blog north campus'e gidio mu?? Sanmıorum.

04 Kasım 2006

Şarkılar Bizi Söyler...

Yine Cuma.. Yine bir Taksim gecesi.. Beraberimde sevdiğim insanlar..
Geceye biraz keyifsiz başladığım söylenebilir.. Migren ağrısı baş belası.. Şayet ilaç içtikten sonra içki içmemek gerektiğini henüz örenememişim...

Her mekanda başka bir şarkı başka bir mood.. Gloria'ya girdiğimizde Coldplay'in Trouble şarkısı çalıodu ve sanırım orda depresyon moduna girmemin sebebi bu şarkı oldu.. Daha sonra Özsüt.. ve Happy Birthday Kübra!! Ardından Güs'ün gidişiyle daha da soğuyan İstiklal ve Aslanım'a varış.. "Love Will Come Through"yla yapılan açılış ve "I See You Baby" eşliğinde Aslanım'dan çıkış..

She-va'daki eğlence sanırım "Rock This Party"yle özetlenebilir.. O ortamda uyuyabilen ilk insan olarak da Guiness'e girmiş olabilirim..

Ve gecenin sonu tabii ki Bambi'de.. İyi ki Boğaziçi'ne girmişim dememi sağlayan insanlarla birlikte..

Eve dönüş taksiyle.. Egecan'ımla birlikte.. Ve Tarkan'ın şu şarkısı eşliğinde:

Artık çok geç yalvarma
Dönüş yok o yıllara
Bilki sana bu son veda

Yürekli olmadan
Meydan okumadan
Yaşanmaz aşk

Yanlış zaman
Yanlış insan
Tutunmak imkansız
Bıktım yamalı sevdalardan

Yanlış bahar
Kış güneşi
Yoruldum her bulduğumda
Kaybetmekten seni
Kıyamete kadar
Kapattım kalbimi

Azar coşar deli gönül
Bu gözler ah neler görür
Hasret bana göre değil
Özlemin içimde
Yine seni büyütür...

NOT: Be geceye katılan katılmayan herkese teşekkür ederim.. İyi ki varsınız ve iyi ki sizleri tanımışım.. Hepinizi çoooook seviyorum!!!

02 Kasım 2006

BC101 (Saygın Blogger Camiasına Giriş)

Çok tipik bir perşembe günü. Her zamanki gibi POLS101'i kaçırdım ve öğle vakti okula teşrif ettim. Yau bu linguistic ne down* bir derstir. Bi assignment bu kadar mı uzun sürer? Aslında sorun bende tabi.. Her şeyi son ana bırakırsan olacağı budur.. Kendimi boğasım var..

Allahtan Egecan ve Erdinç var ki artık iş'e çevirdiğim okulumdan dönüşte, günümüzün en önemli transportasyon araçlarından vapurda bana esprilileriyle eşlik ediyorlar.. Beni kızdırırlarsa da tokadı yiyorlar zira..

Başlığa gelirsek, bu saygın camiaya katıldığım için çok mutluyum. Beni ikna eden Emir ve Egecan Beylere de teşekkür ediyorum. Lakin kıskanıyorum canım.. Evet, kıskanıyorum!! Emir Bey'in blog'unun ismini kıskanıyorum; Egecan Bey'in bir dünya markası oluşunu kıskanıyorum; Güs'ün blog'unu yüzlerce insanın okumasını, Yasin'in kırılan hindistan cevizlerini, Melis'in yüreğini kattığı yazılarını kıskanıyorum.. Ve evet, ben de istiyorum..

Yazımı bitirirken, kendisi saygın blogger camiasından olmayan ama saygın bi insan olan Erdinç Bey'e bir toplumsal mesaj vermek istiyorum: Benimle uğraşırsanız ben de sizinle uğraşırım efendim. İŞTE ERDİNÇ BEY'İN DAHA ÖNCE HİÇBİR YERDE GÖRMEDİĞİNİZ BİR FOTOĞRAFI:

NOT: Can güvenliğim için siz sevgili arkadaşlarımdan sığınma hakkı talep ediyorum.. Erdinç Bey'in gazabından beni koruyunuz... Öpüldünüz!!!

*Turkish for Egecanvari speakers